Sosyal Medya Kapanıyor mu?

Son zamanlarda çocuk, genç ve yaşlı, hepimizi endişelendiren ve alternatifler düşünmek durumunda bırakan güncel bir mesele ile karşı karşıyayız. Bazı sosyal medya platformlarının kapatılması veya denetimli kısıtlanması haberi yediden yetmişe hepimizi absürd bir durumun içerisine düşürdü diyebiliriz.

Hepimizin günlük hayatının neredeyse tamamını kapsamış olan sosyal medya, sadece eğlencemiz olmaktan çıkalı çok oldu. Birçok insan geçimini sosyal medya üzerinden sağlamakta ve bakıldığı zaman bu insanlar ortalamanın üzerinde miktarlarda paralar kazanmakta. Peki sosyal medyaya getirilmesi konuşulan bu kısıtlama/denetlemeler hakkında neleri doğru, neleri yanlış biliyoruz?

Öncellikle sıkı Twitter kullanıcılarının çokça hakim olduğu ve bana kalırsa oldukça içi doldurulan “İfade Özgürlüğü” kavramına değinelim.

İfade Özgürlüğü (ya da konuşma özgürlüğü) Birleşmiş Milletler tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‘nde ilan edilen, birçok ülke tarafından kabul edilen bir haktır. Elbette ülkeden ülkeye bu hak daha değişik uygulanabilir. Devletlerin otoritesinde yaşayan ülkelerde o devletin sansürleri uygulanabilir. Ancak liberal demokrasilerde de sansür değişik formlarda bulunabilir. (Nefret sözcükleri, müstehcenlik, v. b.)

Peki ifade özgürlüğü dediğimiz bu kavram, kişilerin ya da kurumların nefret söylemlerinin doğrudan hedefi olması anlamına mı geliyor?

Üzerinde yaşadığımız ülke bazında konuşmak gerekirse acı ama gerçek bir durumla karşı karşıyayız. Halkımız ifade özgürlüğünü hatta günlük hayatta çokça yaptıkları ve eleştiri sandıkları birçok şeyin aslında kişilik haklarına karşı işlenen ve bir suç olan hakaret olduğundan habersiz. Bugün bizleri bu konuya sürükleyen olay da ifade özgürlüğünden ziyade aslında ağır suçlamalardan başka hiçbir şey değil. Türkiye Cumhuriyeti​ Hazine Ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve eşini hedef alan bu yorumları elbette bizler de kınıyor ve aynı şeylerin ülkemizde bir daha yaşanmamasını umut ediyoruz.

İfade özgürlüğü hakkında benim kendi süzgecimden geçirerek vardığım sonuçlar, hakaret olgusunun bir özgürlük olmadığı ve hepimizin bildiği en genel bilgiyle, özgürlük dediğimiz kavramın başkasının özgürlüklerinin sınırlarını aştığında tekrar düşünülmesi gereken bir konu olduğu üzerine. Ek olarak buraya tıklayarak ifade özgürlüğü hakkında en temel bilgilere ulaşabilir ve bizimle kendi düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.

Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması ne yönde oldu? Sözler çarpıtılıyor ve algı oluşturuluyor mu? Sosyal medya hakkındaki yeni düzenlemenin içeriğinde neler var? Bu düzenleme maddelerinin ne kadarına hakimiz?

Öncellikle sosyal medya ağlarının Türkiye’de temsilcilik açmasının zorunlu hale getirilmesi hedefleniyor. Bunun nedeni ise Türkiye’de sosyal medyadaki paylaşımlarından dolayı açılan davaların muhataplarını bulamıyor olması. Yani bu içerikler mahkeme kararı açılmasına rağmen o platformdan silinemiyor. Peki bu platformlar temsilcilik açmayı kabul etmezse ne olacak? İşte bu durumda kısıtlamaya başvurulacak. Bu oranın ilk olarak %50 sonra ise %90 olacağı ise konuşulmakta. İktidar bu konu hakkında Almanya ve Fransa örneklerini incelemekte. Bu ülkelerin düzenlemeleri ise tespit edilen “zararlı” içeriğin 24 saat içerisinde kullanıcısı tarafından kaldırılması aksi taktirde ise yüksek oranda para cezası uygulanması şeklinde. Türkiye’de ise para ve hapis cezası konusu tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konu hakkındaki konuşmasına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İnternet mecralarını kullananlar suç işleme konusunda layüsel değildir.

Şimdiye kadar halka aktarılan bilgilere baktığımız kadarıyla maruz kaldığımız algının dışında bir tabloyu izliyoruz aslında. Benim fikrim sosyal medya platformlarının tamamen kapatılmayacağı fakat gerçekten ağır cezalarla sonuçlanacak kısıtlamaların getirileceği yönünde. İktidarın eleştiri ve ifade özgürlüğü konusundaki tutumunun ne yönde olacağını kestirememekle birlikte olayların bambaşka bir boyuta dönüşmesi konusunda pek endişeli değilim, açıkçası bu konuda hükümete güvenmek istiyorum.

Bunlara ek olarak her gün küçük çocukların YouTube üzerinden izledikleri içeriklerin ve yine her gün sıradan insanların maruz kaldığı hakaretlerin, sözlü tacizlerin ve daha fazlasının gerekli ilgiyi çekemiyor olmasının ama Sayın Albayrak’ın uğradığı ve yukarıda belirttiğim üzere sonuna kadar karşısında olacağım bu durumun bu kadar hızlı değerlendiriliyor olmasının da eleştiriliyor olmasını haklı buluyorum. Yaşadığımız ülkede adalete güvenebilmek için bakan olmaya ihtiyacımızın olmadığını düşünüyorum.  Son olarak Şule Çet gibi birçok kadın cinayeti konusunun Twitter’dan insanların bir araya gelerek tekrar tekrar gündeme getirmesi ile üstü ört pas edilen bu davaların en uygun sonuca kısıtlamasının getirilmesi üzerinde konuştuğumuz bu platformlar ile ulaştırıldığını ve doğru kullanıldığı taktirde sosyal medyanın çok büyük bir güç olduğunu unutmamamızı diliyorum.

 

Yazıyı Beğendiysen Paylaşabilirsin

Yazar, çizemez.

Yazar, çizemez.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir